5 Mayıs 2013 Pazar

TARAF’TA OLANLARA “YİYİN BİRBİRİNİZİ” DEYİP GEÇELİM Mİ?

BirGün  01/05/2013
Taraf gazetesinde 2010 yılındaki Anayasa Referandumu’ndan sonra başlayan süreç nihayet tamamlandı. Artık o haliyle bir Taraf’a ihtiyaç kalmamış, daham da ötesi iktidar-cemaat koalisyonu Hakan Fidan olayından sonra bozulmuştu. Gazete o günden bugüne ne tarafta yer alması gerektiğine geçen haftaya kadar karar bir türlü karar veremedi. Ahmet Altan heyacanına yenilip dozu kaçırınca Oral Çalışlar’la bir pansuman denendi ama o da çare etmedi. İktidar ve cemaat arasındaki ayrışmanın turnusol kağıdı gibi görülebildiği gazete, Oral Çalışlar’ın
görevden alınması ve Yıldıray Oğur’un “burada bir dakika daha duramam” yazısıyla yeni bir döneme geçti. Taraf şimdi yeni bir operasyonun ihale edildiği mecra olarak karşımızda. Taraf’ta olanlara “yiyin birbirinizi” deyip geçmeden, bu noktaya nasıl gelindiğinin naçizane bir analizini yapmak istiyorum bu haftaki Köşe Vuruşu’nda.

BARANSU vs OĞUR
Taraf’taki son olayların sosyal medyaya yansıması Mehmet Baransu ve Yıldıray Oğur’un kapışması oldu. Argümanlarını Oral Çalışlar’ın sansürcülüğü üzerine kuran Baransu, Yıldıray Oğur’un kendisine yapılan sansüre ses çıkarmadığını Twitter’a yazınca Oğur patladı. Kitabının tanıtımı Taraf’ta yapılmadı diye sitem içeren yazısını kendi geri çektiğini söyledi ve “yazımı kendim çektiğimin smsini atayım diyeceğim ama sen de vardır zaten” diyerek Baransu’nun derin bağlantılarını ima etti. Baransu’nun Oğur’a cevabı manidardı: “Eskiden Sözcü ve
Oda Tv’ciler bana “gerçi sende vardır” diye sorarlardı. Şimdi Yıldıray. Sanırım Sözcü’leştiğinin farkına varamadı.” İşin garibi, Yıldıray Oğur da Taraf’a veda yazısında “Taraf bundan sonra Emekli liberallerin yeni Sözcü’sü olacak” diye
geride kalanları yaftalıyordu.

ZAMANIMIZIN BİR KAHRAMANI
İşin başka bir ilginç tarafı, bir vakitler, yasadışı dinlemeleri çeşitli “ama’larla” savunan Yıldıray Oğur, nasıl oldu da Mehmet Baransu’ya “gerçi sende vardır” diyecek noktaya geldi? Yine zamanında Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı sorgulamak isteyen savcıları destekleyen Oğur, nasıl oldu da “esas akil adam Mit Müsteşarı Hakan Fidan” diyecek noktaya geldi. Bu sorunun cevabı Yıldıray Oğur’un kıvraklığında gizli. Yıldıray Oğur süreci dikkatle izledi, Borussia Dortmund’un ilk maçta Real Madrid’i 4-1 yendiğini gördü ve rövanşı beklemeden ben Borussia Dortmund’luyum diye net bir şekilde ortaya çıkıverdi. Bunu “şimdi ben barıştan yanayım, hükümette hep bir “ışık” görmüştüm” filan gibi yuvarlak cümlelerle ifade ediyor. Çocuksu bir heyecanla “ben zaten hep Dortmundluydum yea” der gibi gururla memleketi geziyor.

RÖVANŞ NASIL OLACAK?
Yazının girişinde Taraf, başka bir operasyonun ihalesini aldı tahmini yürütmemin şifreleri de Mehmet Baransu’nun İktidar-cemaat koalisyonunun çöktüğünden bu yana yazdığı yazılarda gizli. Baransu, ısrarla yolsuzluklara, ihale
usülsüzlüklerine değiniyor. Bunların elbette itiraz edilecek bir tarafı yok. Belli ki, Taraf’ın yeni döneminde, iktidar-cemaat ayrışması gereği -eğer bir şekilde engellenmezse veya uzlaşılmazsa- iktidarı yıpratacak pek çok belge göreceğiz. Kimisinden yararlanmak, kimisine şüpheyle yaklaşmak gerek. Anlaşılan rövanş da epey heyecanlı olacak. Ancak nasıl Taraf’ın eskiden gösterilmeye çalışıldığı gibi “demokrasi” adına çalışmadığını görüyorsak, bugünden sonra olanların da “dürüstlük” adına yapmadığını görecek kadar uyanık olmak şart. Seçilmiş
ama demokrasiye pek rağbet etmeyen bir hükümet mi, yoksa o hükümete karşı çalışan derin güçler mi kamplaşmasını, ehven-i şer belirlemeden önce net bir şekilde görmek de öyle.

OĞUR’UN YOLU AÇIK MI?
Yıldıray Oğur ve arkadaşları şimdi Taraf’tan ayrılırken, eski Taraf’ı gazeteciliğin kalesi, yenisini ise Emniyet’in dinleme borularının bağlanabileceği bir yer olarak görüyor. Aslında bunları söylerken eskiden bu işin nasıl yapıldığını da dil sürçmesiyle itiraf etmiş oluyor. Yıldıray Oğur Taraf’tan ayrılırken barış sürecinin
önemine değiniyor. Barış süreci adı verilen süreç, elbette önemli. Aylardır bir tane bile gencin ölmemesi önemini tek başına kanıtlar. Ancak buradan bir demokratikleşme çıkar mı? Geçmişte olduğu gibi işte o noktada ayrışacağız.
Yıldıray Oğur’un gazeteciliğine gelince; bir gazetecinin yapması gerektiği gibisüreci dışarıdan izleyip aktarmak yerine, ilk teklifte sürece dahil olma hevesiyle olsun, orada koltuğu kapar kapmaz eski mahalleden “burada bir dakika durmam” diye kaçışıyla olsun derdinin gazetecilik olmadığı açık. İleride onu çok daha yükseklerde görebiliriz, eğer rövanşı da onun takımı kazanırsa tabii. İşte Taraf’ta olanlara “yiyin birbirinizi” deyip geçmeden, tüm bunları bir kayda geçmek gerek önce.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder