Sermaye-devlet-parti ilişkisi ve işbirliğinin, sermaye-devlet-başkan ilişkisi ve işbirliğine dönüştürülmesi, tarafların işlerini fazlasıyla kolaylaştıracaktır.
Ali Rıza Aydın 08/05/2013 soLportal
soL gazetesinden Ali Rıza Aydın'ın Başkanlık Sistemini çeşitli yönleriyle incelediği yazı dizisinin 3. ve son bölümünü soL okuyucuları ile paylaşıyoruz;
Sermaye yanlısı yönetimde istikrar ve denetimsizlik asıl olduğu sürece, sermayenin, burjuva demokrasisi içinde hükümet sistemi tercihi çok da sorun olmayacaktır.
Sermaye yanlısı yönetimde istikrar ve denetimsizlik asıl olduğu sürece, sermayenin, burjuva demokrasisi içinde hükümet sistemi tercihi çok da sorun olmayacaktır.
Sermaye, kendisine en iyi hizmet eden, sermaye birikimi ve kâr önündeki engelleri temizleyen, rant aktarımını sağlayan, gelirin yeniden dağılımında kendisini tercih eden, krizinin aşılmasında sınırsız destek veren devlet yönetimi ister. Ucuz, esnek işgücü ve en az maliyet ister.
Sermaye, emeğin güçlü olmasını istemez. Emek yanlısı koruyucu kuralları istemez. Emeğin iş güvenliği yerine, elindeki üretim araçlarının, yönetip yönlendirdiği üretim ilişkilerinin, birikiminin, mülkünün ve kârının güvenliğini ister. Kendi üzerinde denetim istemez, emek üzerinde denetim ister.
Bu yönlerden bakıldığında, sermayenin yönetim sistemi tercihi, sistemin biçiminde değil, politikasındadır. Bir iktidar partisi, AKP’de olduğu gibi bunları sağladıkça, bir Meclis, yine AKP döneminde olduğu gibi uygun yasaları çıkardıkça, yeni yönetim tercihleri tasarlama gereği duymaz. İşler yolundayken hep istikrarı savunur. Yönetimde istikrarı, temsilde adalete tercih eder.
TÜSİAD desteği
Yakın tarihli TÜSİAD örneğinden hareket edelim.
Yakın tarihli TÜSİAD örneğinden hareket edelim.
2005’te “siyasi istikrar, demokrasi ve yönetimde etkinlik açısından başkanlık sisteminin parlamenter sisteme bir üstünlüğü olmadığı” görüşünü dile getiren [1] TÜSİAD, 2012’de diyalog çağrısı yaparak “hükümet sistemleri konusunda partiler arası uzlaşma”yı istemektedir [2].
Ancak, bu yumuşak yaklaşım, aynı kuruluşun, ABD demokrasisini dünya kamuoyu nezdinde, “temsili demokrasinin her zaman beşiği olmuş ve en güç ekonomik ve sosyal konularda bile en iyi demokrasi” örneği olarak [3] göstermesiyle netleşir.
MÜSİAD örneği
“Hükümetle bir alıp veremediğimiz yok” diyen MÜSİAD ise “Başkanlık sisteminin biraz daha tartışılması gerektiğini, kamuoyunun ikna olması durumunda Başkanlık sistemi dahil, yarı başkanlık gibi sistemlerin de olabileceğini”, “henüz Başkanlık sistemi tartışmasının yeterli olgunluğa gelmediğini” belirtiyor.
“Hükümetle bir alıp veremediğimiz yok” diyen MÜSİAD ise “Başkanlık sisteminin biraz daha tartışılması gerektiğini, kamuoyunun ikna olması durumunda Başkanlık sistemi dahil, yarı başkanlık gibi sistemlerin de olabileceğini”, “henüz Başkanlık sistemi tartışmasının yeterli olgunluğa gelmediğini” belirtiyor.
Yeni sistem arayıcıları, “iktidar partisi dahil olmak üzere henüz o tartışmayı kendi içerisinde de bitirmiş görünmüyor. O değerlendirmelerden sonra bir daha bakmak lazım. Tartışılması güzel bir şey” diyor [4]. Sermaye örgütlerinin açıklamaları dikkate alındığında, AKP’nin başkanlık sistemi konusunda rahat olacağı ortaya çıkıyor.
Sermayenin istikrar talebi
İktidar olanaklarını genişleten ve gücünü artıran sistem, “sermayenin iktidarı” olduğu sürece tercih edilecektir. Sermayenin iktidarının zaafları ve güçsüzlüğü ise yeni arayışları getirecektir. 24 Ocak 1980 kararlarına imza atan siyasal iktidarın 12 Eylül 1980 darbesiyle sürdürülmesi gibi keskin; 1990’lardan 2000’lere taşınan koalisyon döneminin 2002’de tek parti AKP’ye teslimi gibi yumuşak yöntemlerin gösterdiği şekliyle, asıl olan sermayenin istediği üretim ilişkilerinin sorunsuz sürdürülebilirliğidir.
İktidar olanaklarını genişleten ve gücünü artıran sistem, “sermayenin iktidarı” olduğu sürece tercih edilecektir. Sermayenin iktidarının zaafları ve güçsüzlüğü ise yeni arayışları getirecektir. 24 Ocak 1980 kararlarına imza atan siyasal iktidarın 12 Eylül 1980 darbesiyle sürdürülmesi gibi keskin; 1990’lardan 2000’lere taşınan koalisyon döneminin 2002’de tek parti AKP’ye teslimi gibi yumuşak yöntemlerin gösterdiği şekliyle, asıl olan sermayenin istediği üretim ilişkilerinin sorunsuz sürdürülebilirliğidir.
Başkanlık sistemi, sermaye yanlısı iktidar olanaklarını genişletmek ve emeği zapturapt altına almak için daha kolay ve sorunsuz gözükmektedir. Seçim sistemi nedeniyle ciddi şekilde elenen ve parlamento dışında tutulan siyasal hareketlerden ve partilerden kurtulmuşken, az sayıda da olsa Meclis’e giren partilerle uzlaşma aramaya girişmek yerine, gücü ve hegemonyayı temsil eden, az sayıda yasa, çok sayıda kararnameyle düzeni yürüten başkan kuşkusuz tercih nedenidir.
Sermaye-devlet-parti ilişkisi ve işbirliğinin, sermaye-devlet-başkan ilişkisi ve işbirliğine dönüştürülmesi, tarafların işlerini fazlasıyla kolaylaştıracaktır. Sermaye yanlısı yönetimde istikrar ve denetimsizlik asıl olduğu sürece, sermayenin, burjuva demokrasisi içinde hükümet sistemi tercihi çok da sorun olmayacaktır.
Gericileştirilerek ve korkutularak susturulan “tüketici toplum” için “küçük Amerika” “yeni Osmanlı” karışımı bir sistem, dezavantaj olmayacaktır. Bu, “halife-padişah” gücünü seven AKP için biçilmiş kaftan olduğu gibi, pazarı için her şeyi yapabilecek neoliberal düzenin de isteğine ters değildir. Buna, “kul düzeni”nin “sermaye düzeni”ne adaptasyonu da denilebilir. AKP’ye özgü “sözde demokrasi”ye uygun bu sistemle, Kürt sorununa İslami çözüm formülü de rahatlıkla uygulanabilecektir.
SONUÇ
AKP’nin hizmet ettiği emek dışı sınıflar yönünden sorun gözükmemesi, AKP’yi başkanlık sistemi yolunda cesaretlendirmektedir. Bu cesaret, Cumhuriyet’in dönüştürülmesinde ve AKP’ye karşıtlıkların kırılmasında, AKP’nin gereksinim duyduğu “yıkılanın yerine koyma” seçenekleri arasında başkanlık sistemini tercih edilir kılmaktadır. Ancak, AKP’nin başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı istemi, yarattığı krizin çözümü değil, olsa olsa belirtileri arasında sayılabilir.
AKP’nin hizmet ettiği emek dışı sınıflar yönünden sorun gözükmemesi, AKP’yi başkanlık sistemi yolunda cesaretlendirmektedir. Bu cesaret, Cumhuriyet’in dönüştürülmesinde ve AKP’ye karşıtlıkların kırılmasında, AKP’nin gereksinim duyduğu “yıkılanın yerine koyma” seçenekleri arasında başkanlık sistemini tercih edilir kılmaktadır. Ancak, AKP’nin başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı istemi, yarattığı krizin çözümü değil, olsa olsa belirtileri arasında sayılabilir.
II. Meşrutiyet’ten bu yana denenen ve seçim sistemindeki temsilde adaleti zedeleyen oynamalara rağmen uygula-nan “parlamenter sistem” yerine, kriz ya da güç kaybı dönemlerinde “güçlü ve istikrarlı yönetim” arayışıyla tartışmaya açılan başkanlık sis-temini, tarihsel sürece dayandırmak yanıltmadır, gerçekçi değildir.
Başkanlık sistemine geçilmesiyle, devletin, sermayeye kaynaksal ve hukuksal aracılık ve destek görevi rahatlayacak, piyasaya ve sorunsuz sermaye birikimine katkısı artacaktır. Halk ile devlet arasında bağlantı görevini üstlenen yasama ve yargısıyla, işlevsiz de olsa toplumsal denetimi yok saymayan devlet anlayışı tümüyle yok olacaktır.
10. yıl sonundaki bozgunun yolunu, yeni sistem arayışıyla uzatmaya, geleceğini garanti altına almaya çalışan AKP’nin çıkmazı, her şeyin Erdoğan üzerine kurulmasıdır. Bu çıkmaz, sermayenin tavrını belirleyecek unsurlar arasında da gösterilebilir. Sermaye-devlet ilişkisindeki bütünsellik, “AKP ile devamın, Erdoğan ile devam” anlamına gelip gelmeyeceği gibi bir ilişki parçasını ne kadar içselleştirecektir?
Toplumu siyasetten uzaklaştıran her arayış ve girişim, asıl olarak, sermayenin sınırsız baskısı için emeği sindirme ve susturma hedefine yöneliktir. Emeğin direncini kırıp köleleştirecek yeni sistem arayışlarının, halkın ve emekçilerin siyasetten uzaklaştırılmasına yönelik girişimlerin hafife alınması, en büyük zararı sınıfsal savaşıma verecektir.
— BİTTİ —
Notlar:
Buradaki partilerin, yalnızca Meclis’te temsil edilen partiler olduğundan kuşku yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder