BirGün
AKP ve Cemaat arasındaki çatlak, medyada köşe yazarlarının son günlerdeki atışmalarıyla giderek su yüzüne çıkıyor. Ergenekon Davası'nın sonuçlanmasının ardından belirginleşen gerilim, iktidarın iki bloğu arasındaki çıkar ayrıklarının şiddetlenmeye başladığını gösteriyor.Ergenekon, Balyoz ve referandum süreçlerinde aralarından su sızmayan ancak MİT krizi ile beraber gerilen, Gezi eylemleri sırasında sertleşen ilişkilerde Ergenekon hükmü ile son sahne yaşanıyor.
İLK MESAJ İNGİLİZCE
Son süreçte iki taraf arasında yaşanan gerilimin medyada çeşitli tezahürleri oldu. Bunlardan ilki, Cemaat'in İngilizce yayınlanan gazetesi Today's Zaman'ın yazarlarından Orhan Kemal Cengiz'in 1 Ağustos 2013 tarihinde “Erdoğan nasıl güç kaybedecek?” (How will Erdoğan fall from power?) başlıklı yazısıydı. Cengiz yazısında, iktidarın Gezi eylemleri sırasındaki sert ve kutuplaştırıcı tavrını eleştirerek, AKP içinde gelişebilecek bir muhaflefet dinamiğinin Erdoğan'ı zor durumda bırakabileceğini iddia ediyordu. “Ben Ak Parti ’deki herkesin veya bu partiyi destekleyen bütün insanların Erdoğan’ın Gezi olayları sonrasındaki bu tavrını tasvip ettiğini düşünmüyorum” diyen Cengiz, Başbakan Erdoğan'ın tavrının ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde durarak yazısında “Bence küçük bir hareket büyük bir fırtınaya sebep olabilir. Sözgelimi AK Parti içinde muhalif kanatta bulunan biri İstanbul Belediye Başkanı olursa o zaman zincirleme bir tepki reaksiyonu başlayacaktır” ifadelerine yer vermişti. Cengiz'in bu düşünceleri AKP yanlısı kesimlerin tepkisini çekmiş ve “Erdoğan'ı yıpratmak isteyen” adam olarak hedef gösterilmişti. Cengiz, geçtiğimiz günler boyunca Twitter'da, #Today'sZamanTekzipYayınlasın ve #ZamanGazetesiKendineGel etiketiyle AKP taraftarlarının ağır kitlesel eleştirilerine maruz kaldı.
Kendisine yapılanları bir linç kampanyası olarak yorumlayan Orhan Kemal Cengiz, önceki gün yapılan eleştirilere cevap verdi. Cengiz cevap yazısında, kendisinin ve Cemaat'in, hükümete bazı eleştiriler getirseler de asla AKP'ye karşı anti-faşist bir mücadelenin içine girmediğini şu sözlerle aktardı: “Faşist ve diktatör gibi kelimelere gelince, bunları sanki biz söylemişiz gibi yansıtmak gerçekten de korkunç bir davranış. Bu tip karalama kampanyaları geçmişte bazı askeri çevreler ve Ergenekon çetecileri tarafından yapılırdı. Şimdi ise hükümete yakın çevreler tarafından aynı taktiklerin kullanılması gerçekten çok acı bir tablodur”. Cengiz, yazısının son bölümlerinde AKP ile Cemaat arasında yaşanan ayrılığın ana eksenini ise şöyle özetliyordu: “Elbette, Türkiye'de faşizm falan yoktur. Fakat demokrasi alanında, kuvvetler ayrılığı, ifade özgürlüğü ve daha bir çok konu bağlamında çok çok ciddi problemler mevcuttur.”
BARLAS-DUMANLI POLEMİĞİ
İki güç arasındaki gerilimin bir başka adresi ise Sabah gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas ile Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı arasındaki polemikti. İlk olarak Barlas, Cemaat gazetelerinin Gezi sürecindeki 'abartılı' tavırını eleştirdi. Barlas, Times'ta yayınlanan ve Başbakan Erdoğan'ın dünyaca ünlü sanatçılar tarafından eleştirildiği ilanın, imalı ifadelerle, neden Today's Zaman'da yayınlanmadığını sordu. Yazar 30 Temmuz tarihli, “Bu ilan neden Today's Zaman'da yayınlanmadı” başlıklı yazısında, “Anlamakta zorlandığım durumlardan biri de 'Cemaat'in yayın organlarının Gezi Parkı eylemleri sürecinde tencere ve tava gürültüsüne neden böylesine kaptırdıklarıdır?” sözlerine yer verdi. Barlas bu yazısında açıkça Cemaat gazetelerini (Star, Sabah, Yeni Şafak ve Akşam gibi yandaş gazetelerin yaptığının aksine), Gezi sürecinde iktidara 'tam destek' vermemekle eleştiriyordu.
Gezi direnişi sırasında Cemaat'e yakın gazetelerin Başbakan Erdoğan'ı yıpratmaya çalıştığını iddia eden Barlas'a, Dumanlı'nın yanıtı sert oldu. Dumanlı, Barlas'a “Sen iktidarın yazarı mısın?” diye sordu. Dumanlı yazısında, Barlas'ın bir parti sözcüsü gibi yazmaya başladığını ileri sürdü ve "Başyazarlığını yaptığı gazetenin ombudsmanı kovuluyor; ona bir kelime ile itiraz etmiyor..." dedi.
Cemaat gazetelerinde yayınlanan Erdoğan eleştirilerinin 'fikir özgürlüğü' kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Dumanlı'ya, bir gün sonra Barlas'tan “ Ben komploculara karşı Başbakan Erdoğan'ı savunuyorum. Özgür, bağımsız ve özerk olmayı Cemaat görevlisi bir gazetecinin anlaması kolay değildir” şeklinde bir cevap geldi. Dumanlı'ya verdiği yanıtla Cemaat'in Erdoğan'a komplo kurduğunu öne süren Barlas, Cemaat gazetelerinin özgür ve bağımsız olmadığını dile getirdi. Ekrem Dumanlı'nın Barlas'a son cevabı ise twitter'dan "Bir başyazar beyi haksız sözlerinden dolayı eleştirdim. Kaliteli bir cevap beklerdim. Maalesef polemik seviyesine bile çıkamamış” şeklinde oldu.
GÜLERCE DE DAHİL OLDU
Biri Cemaat'e diğeri ise iktidara yakın olan bu iki yazarın tartışmasında, devreye son giren isim Zaman gazetesinin bir başka yazarı Hüseyin Gülerce oldu. “Barlas'a bir cevap vermeliyim” başlığıyla kaleme aldığı yazıda Gülerce, Barlas'ın bir Rus gazetesine verdiği röportaja gönderme yaptı. Rus gazetesine verdiği röportajda, Fetullah Gülen'i, ABD'li finans spekülatörü George Soros'a benzeten Barlas, Gülerce'nin eleştirilerinin hedefi oldu. Barlas durumu, “Ben demedim Rus gazeteci söyledi ben de güldüm” şeklinde izah etse de Gülerce, Barlas'a çatmaktan geri durmadı. Gülerce, her şeye rağmen Fetullah Gülen'i savunması gerektiğini belirterek Barlas'a şu sözlerle yüklendi: “Ancak benim üzüldüğüm, kırıldığım yer de tam burası. Şahsen kendisinden şu cevabı beklerdim: “Size katılmıyorum. Bu benzetme ile haksızlık yapıyorsunuz. Sayın Gülen’in hayır ve diyalog hizmetleri, siyasi bir amaca yönelik değildir…”
TWİTTER'DA DA YANKI BULDU
AKP-Cemaat geriliminin tek cereyan ettiği mecra gazete yazarlarının köşeleri değildi. Önceki gün sosyal paylaşım sitesi Twitter'da da bu konu yankı buldu. “Zaman gazetesi kendine gel” ve “Today's Zaman tekzip yayınlasın” etiketleri twitter'da en çok konuşulan konular arasında yer aldı. Yüzbinlerce AKP yanlısı attığı tweetlerle Cemaat yanlısı medyayı eleştirdi. Erdoğan'a yapılan eleştiriler nedeniyle Zaman gazetesini “darbecilerle işbirliği yapan gazete” diye tanımlayan tweetler atıldı.
Today's Zaman'dan Orhan Kemal Cengiz'in yazısı, Barlas ve Dumanlı'nın atışması, daha sonra Gülerce'nin polemiğe dahil olması ve konunun Twitter'da bulduğu yankı; uzun süredir kısık sesle dillendirilen AKP-Cemaat geriliminin, Gezi eylemlerinin etkisiyle yeni ve daha sert bir evreye girdiğini gösteriyor.
KİM NE DEDİ?
Aslı Aydıntaşbaş: Çekişme ayyuka çıktı
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, zaten uzun süredir bilinen gerilimin bu süreçte ayyuka çıktığını dile getirdi. Aydıntaşbaş bu çatışmayı iki temel nedene bağladı. Aydıntaşbaş'a göre nedenlerden birincisi; devlet kademelerinde ve emniyet içinde Cemaat yanlılarına yapılan tasfiye, ikincisi ise Batı'da eğitim alan ve Batı'nın normlarına özenen Cemaat mensuplarının, Türkiye'nin gittikçe otoriterleşen rejiminden rahatsız oluşu... Artık AKP'nin 'demokrasi' argümanının da yetersiz kaldığını söyleyen Aydıntaşbaş sözlerini, “Biz özgürlük ve demokrasi isteyen insanlar olarak bu kavgaya taraf olmak zorunda değiliz” diyerek noktaladı.
Doç.Dr. Mustafa Şen: Anlaşırlar
ODTÜ Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Mustafa Şen ise, ortada büyütülecek birşeyin olmadığını dile getirdi. Mesajların kapalı şekilde verildiğini vurgulayan Şen, Cemaat'in genel tavrının dengeli bir siyaset izlemek olduğunu vurguladı ve şu an için yaşananın iktidar ilişkileri açısından konjonktürel, olağan bir durum olduğunun altını çizdi. Şen “süreci dikkatli izlemek gerek, yakıştırmalar yapmak doğru olmaz” dedi.
AKP ve Cemaat arasındaki çatlak, medyada köşe yazarlarının son günlerdeki atışmalarıyla giderek su yüzüne çıkıyor. Ergenekon Davası'nın sonuçlanmasının ardından belirginleşen gerilim, iktidarın iki bloğu arasındaki çıkar ayrıklarının şiddetlenmeye başladığını gösteriyor.Ergenekon, Balyoz ve referandum süreçlerinde aralarından su sızmayan ancak MİT krizi ile beraber gerilen, Gezi eylemleri sırasında sertleşen ilişkilerde Ergenekon hükmü ile son sahne yaşanıyor.
İLK MESAJ İNGİLİZCE
Son süreçte iki taraf arasında yaşanan gerilimin medyada çeşitli tezahürleri oldu. Bunlardan ilki, Cemaat'in İngilizce yayınlanan gazetesi Today's Zaman'ın yazarlarından Orhan Kemal Cengiz'in 1 Ağustos 2013 tarihinde “Erdoğan nasıl güç kaybedecek?” (How will Erdoğan fall from power?) başlıklı yazısıydı. Cengiz yazısında, iktidarın Gezi eylemleri sırasındaki sert ve kutuplaştırıcı tavrını eleştirerek, AKP içinde gelişebilecek bir muhaflefet dinamiğinin Erdoğan'ı zor durumda bırakabileceğini iddia ediyordu. “Ben Ak Parti ’deki herkesin veya bu partiyi destekleyen bütün insanların Erdoğan’ın Gezi olayları sonrasındaki bu tavrını tasvip ettiğini düşünmüyorum” diyen Cengiz, Başbakan Erdoğan'ın tavrının ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri üzerinde durarak yazısında “Bence küçük bir hareket büyük bir fırtınaya sebep olabilir. Sözgelimi AK Parti içinde muhalif kanatta bulunan biri İstanbul Belediye Başkanı olursa o zaman zincirleme bir tepki reaksiyonu başlayacaktır” ifadelerine yer vermişti. Cengiz'in bu düşünceleri AKP yanlısı kesimlerin tepkisini çekmiş ve “Erdoğan'ı yıpratmak isteyen” adam olarak hedef gösterilmişti. Cengiz, geçtiğimiz günler boyunca Twitter'da, #Today'sZamanTekzipYayınlasın ve #ZamanGazetesiKendineGel etiketiyle AKP taraftarlarının ağır kitlesel eleştirilerine maruz kaldı.
Kendisine yapılanları bir linç kampanyası olarak yorumlayan Orhan Kemal Cengiz, önceki gün yapılan eleştirilere cevap verdi. Cengiz cevap yazısında, kendisinin ve Cemaat'in, hükümete bazı eleştiriler getirseler de asla AKP'ye karşı anti-faşist bir mücadelenin içine girmediğini şu sözlerle aktardı: “Faşist ve diktatör gibi kelimelere gelince, bunları sanki biz söylemişiz gibi yansıtmak gerçekten de korkunç bir davranış. Bu tip karalama kampanyaları geçmişte bazı askeri çevreler ve Ergenekon çetecileri tarafından yapılırdı. Şimdi ise hükümete yakın çevreler tarafından aynı taktiklerin kullanılması gerçekten çok acı bir tablodur”. Cengiz, yazısının son bölümlerinde AKP ile Cemaat arasında yaşanan ayrılığın ana eksenini ise şöyle özetliyordu: “Elbette, Türkiye'de faşizm falan yoktur. Fakat demokrasi alanında, kuvvetler ayrılığı, ifade özgürlüğü ve daha bir çok konu bağlamında çok çok ciddi problemler mevcuttur.”
BARLAS-DUMANLI POLEMİĞİ
İki güç arasındaki gerilimin bir başka adresi ise Sabah gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas ile Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı arasındaki polemikti. İlk olarak Barlas, Cemaat gazetelerinin Gezi sürecindeki 'abartılı' tavırını eleştirdi. Barlas, Times'ta yayınlanan ve Başbakan Erdoğan'ın dünyaca ünlü sanatçılar tarafından eleştirildiği ilanın, imalı ifadelerle, neden Today's Zaman'da yayınlanmadığını sordu. Yazar 30 Temmuz tarihli, “Bu ilan neden Today's Zaman'da yayınlanmadı” başlıklı yazısında, “Anlamakta zorlandığım durumlardan biri de 'Cemaat'in yayın organlarının Gezi Parkı eylemleri sürecinde tencere ve tava gürültüsüne neden böylesine kaptırdıklarıdır?” sözlerine yer verdi. Barlas bu yazısında açıkça Cemaat gazetelerini (Star, Sabah, Yeni Şafak ve Akşam gibi yandaş gazetelerin yaptığının aksine), Gezi sürecinde iktidara 'tam destek' vermemekle eleştiriyordu.
Gezi direnişi sırasında Cemaat'e yakın gazetelerin Başbakan Erdoğan'ı yıpratmaya çalıştığını iddia eden Barlas'a, Dumanlı'nın yanıtı sert oldu. Dumanlı, Barlas'a “Sen iktidarın yazarı mısın?” diye sordu. Dumanlı yazısında, Barlas'ın bir parti sözcüsü gibi yazmaya başladığını ileri sürdü ve "Başyazarlığını yaptığı gazetenin ombudsmanı kovuluyor; ona bir kelime ile itiraz etmiyor..." dedi.
Cemaat gazetelerinde yayınlanan Erdoğan eleştirilerinin 'fikir özgürlüğü' kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Dumanlı'ya, bir gün sonra Barlas'tan “ Ben komploculara karşı Başbakan Erdoğan'ı savunuyorum. Özgür, bağımsız ve özerk olmayı Cemaat görevlisi bir gazetecinin anlaması kolay değildir” şeklinde bir cevap geldi. Dumanlı'ya verdiği yanıtla Cemaat'in Erdoğan'a komplo kurduğunu öne süren Barlas, Cemaat gazetelerinin özgür ve bağımsız olmadığını dile getirdi. Ekrem Dumanlı'nın Barlas'a son cevabı ise twitter'dan "Bir başyazar beyi haksız sözlerinden dolayı eleştirdim. Kaliteli bir cevap beklerdim. Maalesef polemik seviyesine bile çıkamamış” şeklinde oldu.
GÜLERCE DE DAHİL OLDU
Biri Cemaat'e diğeri ise iktidara yakın olan bu iki yazarın tartışmasında, devreye son giren isim Zaman gazetesinin bir başka yazarı Hüseyin Gülerce oldu. “Barlas'a bir cevap vermeliyim” başlığıyla kaleme aldığı yazıda Gülerce, Barlas'ın bir Rus gazetesine verdiği röportaja gönderme yaptı. Rus gazetesine verdiği röportajda, Fetullah Gülen'i, ABD'li finans spekülatörü George Soros'a benzeten Barlas, Gülerce'nin eleştirilerinin hedefi oldu. Barlas durumu, “Ben demedim Rus gazeteci söyledi ben de güldüm” şeklinde izah etse de Gülerce, Barlas'a çatmaktan geri durmadı. Gülerce, her şeye rağmen Fetullah Gülen'i savunması gerektiğini belirterek Barlas'a şu sözlerle yüklendi: “Ancak benim üzüldüğüm, kırıldığım yer de tam burası. Şahsen kendisinden şu cevabı beklerdim: “Size katılmıyorum. Bu benzetme ile haksızlık yapıyorsunuz. Sayın Gülen’in hayır ve diyalog hizmetleri, siyasi bir amaca yönelik değildir…”
TWİTTER'DA DA YANKI BULDU
AKP-Cemaat geriliminin tek cereyan ettiği mecra gazete yazarlarının köşeleri değildi. Önceki gün sosyal paylaşım sitesi Twitter'da da bu konu yankı buldu. “Zaman gazetesi kendine gel” ve “Today's Zaman tekzip yayınlasın” etiketleri twitter'da en çok konuşulan konular arasında yer aldı. Yüzbinlerce AKP yanlısı attığı tweetlerle Cemaat yanlısı medyayı eleştirdi. Erdoğan'a yapılan eleştiriler nedeniyle Zaman gazetesini “darbecilerle işbirliği yapan gazete” diye tanımlayan tweetler atıldı.
Today's Zaman'dan Orhan Kemal Cengiz'in yazısı, Barlas ve Dumanlı'nın atışması, daha sonra Gülerce'nin polemiğe dahil olması ve konunun Twitter'da bulduğu yankı; uzun süredir kısık sesle dillendirilen AKP-Cemaat geriliminin, Gezi eylemlerinin etkisiyle yeni ve daha sert bir evreye girdiğini gösteriyor.
KİM NE DEDİ?
Aslı Aydıntaşbaş: Çekişme ayyuka çıktı
Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, zaten uzun süredir bilinen gerilimin bu süreçte ayyuka çıktığını dile getirdi. Aydıntaşbaş bu çatışmayı iki temel nedene bağladı. Aydıntaşbaş'a göre nedenlerden birincisi; devlet kademelerinde ve emniyet içinde Cemaat yanlılarına yapılan tasfiye, ikincisi ise Batı'da eğitim alan ve Batı'nın normlarına özenen Cemaat mensuplarının, Türkiye'nin gittikçe otoriterleşen rejiminden rahatsız oluşu... Artık AKP'nin 'demokrasi' argümanının da yetersiz kaldığını söyleyen Aydıntaşbaş sözlerini, “Biz özgürlük ve demokrasi isteyen insanlar olarak bu kavgaya taraf olmak zorunda değiliz” diyerek noktaladı.
Doç.Dr. Mustafa Şen: Anlaşırlar
ODTÜ Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Mustafa Şen ise, ortada büyütülecek birşeyin olmadığını dile getirdi. Mesajların kapalı şekilde verildiğini vurgulayan Şen, Cemaat'in genel tavrının dengeli bir siyaset izlemek olduğunu vurguladı ve şu an için yaşananın iktidar ilişkileri açısından konjonktürel, olağan bir durum olduğunun altını çizdi. Şen “süreci dikkatli izlemek gerek, yakıştırmalar yapmak doğru olmaz” dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder