İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla Mısır'daki darbenin adını koymayanları sert biçimde eleştirdi. Yayla bunun nedeniniyse; 'Türkiye bir felakete gidiyor, bu felaketin de ana sorumlusu ya da tek sorumlusu Tayip Erdoğan'dır, o halde gitmelidir psikolojisi' olabileceğini söyledi
Murat Aksoy / Prof. Dr. Atilla Yayla Yeni Şafak
Geçtiğimiz gün liberallere yönelik sert yazı yazdınız. neden?
Murat Aksoy / Prof. Dr. Atilla Yayla Yeni Şafak
Geçtiğimiz gün liberallere yönelik sert yazı yazdınız. neden?
Liberalizm nedir, Türkiye'de kim liberaldir
konusunda ciddi bir kafa karışıklığı olduğunu sen de
biliyorsun. Önce Gezi sonra Mısır'daki darbe Türkiye'deki
liberal, liberal demokrat kesimlerde kafa karışıklığını açık
hale getirdi. Mısır'da her şeyi açık olan darbeye darbe dememek
kendine liberalim ya da liberal demokratım diyenlerin yapabileceği
bir şey değil. Darbe liberal demokrasinin ruhuna aykırıdır.
Liberal demokrat bir sistemde seçimle gelenler seçimle giderler.
Seçimle gelmiş bir iktidar siyaseten hata yapabilir ama bunun
karşılığı askeri darbe değildir. Siz siyasi otoriteden memnun
değilseniz darbe için gerekçe bulmanız zor olmaz. Maalesef bazı
liberal demokrat kalemlerin tavrı bu.
Bunu
neye bağlıyorsunuz?
Ben bunların kötü niyetli olduklarına
inanmıyorum. Bunu üç nedene bağlıyorum. Biri yanlış bilgi
kaynaklarından beslenmeleri. Yani Mursi hakkında zikredilen olumsuz
icraatların pek çoğunun gerçek olmaması gibi bir durum var. Bazı
Batılı merkezler Mursi'yi ülkeyi kutuplaştıran, ifade
özgürlüğünü budayan, neredeyse bir şeriat devleti tesis etmeye
çalışan bir kişi olarak resmediyorlar. Halbuki durumun böyle
olmadığını biliyoruz. Bu arkadaşlar da bu bilgilere
doğrulatmadan inanıyor ve yorumlarını bunun üzerine kuruyorlar.
Bu
dediğinizden darbenin Batı kaynaklı bir operasyon olduğunu
çıkarabilir miyiz?
Mursi ile ilgili olarak böyle bir çarpıtma
olduğunu düşünüyorum. Mursi'nin yapıp yapmadıklarına
baktığımızda CNN'in Reuters'in sunduğundan başka bir Mursi
çıkıyor karşımıza. Demokrasiye 1 yıl bile tahammül
edemeyenlerin başka hesapları var bana göre.
KEMALİZM'DEN
KURTULAMAMIŞLAR
Türkiye'deki
liberallere gelirsek...
Türkiye'de kendine liberal demokrat diyenlerin
bir kısmı olayları ilkeler değil kişiler üzerinden
değerlendirdikleri için benim tuhaf bulduğum yazılar yazıyorlar.
Yıllardır liberal fikirleri savunan ve Türkiye'de bu fikriyatın
gelişmesini isteyen biri olarak bu yazılara cevap vermeyi ahlaki
bir sorumluluk gördüğüm için itiraz ediyorum. Kendisine liberal
diyen bir insanın darbeyi savunmak için gerekçeler üretmesi beni
fazlasıyla üzüyor.
İkinci
neden?
İkincisi de Türkiye'deki siyasal ortam.
Türkiye bir felakete gidiyor, bu felaketin de ana sorumlusu ya da
tek sorumlusu Tayip Erdoğan'dır, o halde gitmelidir psikolojisi
içindeler. Erdoğan'a duydukları şahsi antipati de bu savrulmaya
katkıda bulunmuş olabilir.
Üçüncüsü?
Geldikleri zihinsel kök. O da Kemalist köktür.
Ben dahil hepimiz Kemalist beyin yıkamadan geçtik. Bunun beynimizde
yarattığı tahribatı iyileştirmek çok ciddi bir şahıs çabayı
gerektiriyor. Yani ben demokrat oldum, özgürlükçü oldum demek
bunu sağlamaya yetmiyor. Bu arkadaşlarda kritik anlarda bu Kemalist
damar hemen kendisini gösteriyor. Bugün ortaya çıkan da budur.
Türkiye'de kendine liberal diyenlerin önemli bir bölümü Avrupai
terimlerle söylemek gerekirse sosyal demokrattır, liberal değildir.
Bunlarda toplum mühendisliğini benimseme eğilimi daha belirgindir.
Eğitim
sistemi CHP'li yetiştiriyor
Bu
mühendisliğe örnek verebilir misiniz?
Türkiye'deki eğitim sistemi. Eğitim
sisteminin özü; CHP'nin ideoloji ve programının öğretilmesidir.
İktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi var ama eğitim sistemi
devamlı CHP'liler yetiştiriyor.
Nasıl
oluyor bu?
Eğitime giydirilen ideoloji yüzünden. Eğitim
sisteminin ana amacı CHP ideolojisine bağlı insanlar yetiştirmek.
Onun eksik bıraktığını da zaten medyanın bir kesimi tamamlıyor.
Gezi'ciler buna itiraz etti mi, ben duymadım.
Hayat
tarzları üzerinde kısıtlama var mı?
Adalet ve Kalkınma Partisi, sistemin otoriter
rengini vermede minik bir yere sahiptir. Ve bu otoriter renk de bana
göre icraattan çok Erdoğan'ın üslubundan kaynaklanmaktadır. Her
yerde yazıyorum, söylüyorum, Tayyip Erdoğan'ın üslubu onunki
gibi yaşam tarzına sahip olmayan insanları rahatsız edebilecek
bir üsluptur. Ama icraatları bazında ele aldığımızda Batı
demokrasisi standartları açısından eleştirilebilecek şeyler çok
daha azdır. Buna karşılık müthiş bir propaganda mekanizması
öyle olduğuna inandırmaya çalışıyor toplumu.
Nereden?
Medya üzerinden. Mesela diyorlar ki cumhuriyet
yıkılıyor. Ben öyle bir şey görmüyorum. Cumhuriyet niye
yıkılsın? Cumhuriyet nihayet demokratikleşiyor. Burada bir sorun
da şu. Kemalist kesimde niye böyle bir algı var, bu algının
bence irdelenmesi lazım.
Nedir?
Şöyle söyleyeyim. Hep muhafazakârlar
üzerinde araştırma yapılıyor. Kızlar başını niye örtüyor,
toplum muhafazakârlaşıyor mu diye. Burada bir sorun var. Neden hep
muhafazakârlar araştırılıyor? Neden laik kesim, liberaller ya da
Atatürkçüler için bir araştırma yapılmıyor? Ne düşünüyorlar,
ne hissediyorlar, değişiyorlar mı, değişmiyorlar mı? Belki de
asıl araştırılması gereken bu kesimler. Sanki Atatürkçüler
normal, diğerleri anormal. Bu bakış yanlış.
İhvan
direnerek sandığa sahip çıktı
Darbeye
karşı direniş Mısır ve İhvan'ı nasıl etkiler?
Mısır Arap dünyası için önemli bir ülke.
Mısır'da olan her şey Arap dünyasının etkileyecektir. Mısır'da
İhvan taraftarlarının darbeye barışçıl yollarla direnmesi
tabanın demokrasini kültürünü kuvvetlendirecek, sandığa olan
inancını arttıracaktır. İkincisi bu süreç Müslüman Kardeşler
için de bir öğrenme süreci olacak ve onların daha kapsayıcı,
çoğulcu bir siyaset izlemesinin yolunu açacaktır. Yani olay uzun
vadede Müslüman Kardeşlerin liberal demokrat bir sisteme olan
inançlarını arttırabilir. Bu, onların Müslümanlıktan,
Müslüman yaşam biçiminden vazgeçmeleri anlamına gelmiyor.
BATI
DARBENİN PARÇASI OLABİLİR
Batı'nın
Mısır'daki tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Batı, İslamofobi korkusundan ve milli çıkar
anlayışından dolayı Mısır'da kötü sınav verdi. Batı
ülkeleri liberal değerlere çok ilginç bir şekilde ihanet
ettiler. Bu onların ilk ihaneti değil. Faşizm de, komünizm de,
din savaşları da, ırkçılık da, göçmen düşmanlığı da
liberal değerlere yapılan ihanetlerdir. Komplo teorilerini
sevmiyorum ama son olaylara bakınca bunun Batının katkısıyla,
Batının ülke içindeki işbirlikçileri ile tezgahlanmış
olabileceği gibi duyguya kapılıyorum. Baradey'in temasları, 'uzun
süre arkadaşlarımı ikna etmek için çalıştım' demesi,
medyanın çok ilginç çizgide yayın yapması gibi şeyler ister
istemez insanı rahatsız eden şeyler.
Sorun
toplum mühendisliğinde
Türkiye'de
temel özgürlükler, hayat tarzı konusunda bir sıkıntı
hissediyor musunuz?
Türkiye 76 milyon nüfusu, toplumsal
farklılıkları, etnik, kültürel, dinsel çeşitliliği ile açık
bir toplumdur. Bu çeşitlilik içinde hiçbir hayat tarzı bir
başkasından, hiçbir inanç bir diğerinden, hiç bir kimlik bir
diğerinden üstün ya da aşağı değildir. Bu yüzden kamu
otoritesinin toplumdaki çeşitliliğe karşı tarafsız kalması
gerekir. Liberal demokrasinin özü budur. Siyasi otoritenin yüzde
yüz tarafsızlığı da her zaman, her durumda söz konusu
olmayabilir fakat olduğu zaman taraflılığın minimum ölçüde
kalması ve bundan ortaya çıkan zararların telafi edilebilmesi
lazımdır.
Türkiye'de
bu bakımdan problemler var mı?
Evet çok ciddi problemler var. Ama bunun
nedeni AK Parti olmaktan çok, Türkiye'nin toplum mühendisliği
üzerine kurulmuş olmasıdır. Türkiye bugün kısaca LAST
(Laik-Sünni-Türk) diye ifade ettiğimiz tek parti diktatörlüğünde
oluşturan kimlik esas alınarak inşa edilmiştir. Çok partili
hayata geçişle bu anlayışa darbe indirilmiştir. Türkiye
demokrasiye geçince Kürtler de, Sünniler de, Aleviler de derin
nefes aldı. Nitekim Demokrat Parti'nin ilk toplumsal tabanına
baktığımızda bunların hepsinin ağırlıklı olarak orada
olduğunu görüyoruz. Ancak, demokratikleşme toplumsal mühendislik
projesinin ürünü olan darbelerle eskikli hale düşmüştür.
Bugün AK Parti'ye yönelik eleştirilerin çoğu bu açıdan
haksızıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder