Yalçın Akdoğan (Başbakan Baş Danışmanı) Star
Çözüm
sürecinin hem uzun soluklu, hem de sabotajlara açık çetin bir yol olacağını
söylemiş, sağduyu ve kararlılıkla bu sürecin devam ettirilmesi gerektiğini vurgulamıştık.
Paris
olayının ve Diyarbakır’daki cenaze töreninin ardından ise toplumsal direncin
güçlü olduğunu, varolan umudun her türlü oyunu boşa çıkaracak büyüklükte olduğunu
belirtmiştik.
Dün
Milliyet’te BDP milletvekillerinin Öcalan’la görüşme tutanağı olduğu öne
sürülen bir haber yayınlandı.
Yalan-yanlış
şekilde tutulan bazı notların veya değerlendirmelerin basınla paylaşılması ve
çözüm sürecinin muhtevası olarak takdim edilmesi çok büyük bir aymazlıktır.
Öncelikle
şunu vurgulamak gerekir: Öcalan’ın geçmişten bu yana sözlerini ve söylemlerini
takip edenler bilirler ki,
Öcalan
vermek istediği mesajın önüne arkasına bir sürü şey ekler. Bunların birçoğu
denge olsun diye söylenen veya karşı tarafı bir noktada tutmak için edilen
laflardır. Öcalan, BDP’lilerle saatlerce bir sürü konuyu konuşmuş, bir sürü laf
etmiş olabilir. Bunların ne kadarının doğru yansıtıldığı ayrı bir konu, ama
önemli olan bunlar değil, Öcalan’ın hazırlayarak verdiği ‘taslak metin’dir.
Eğer
asıl olan bu taslak metin olmasa, Öcalan söyleyeceklerini söyler heyete ‘gidin
bunları aktarın’ derdi.
Öcalan’ın
BDP ve Kandil’e sunduğu taslak metin ile burada konuşulanlar arasında uçurum
olması pekala mümkündür. Böyle bir görüşme notunun basına sızdırılması, asıl
Öcalan’ın sunduğu metni boşa düşürmekte ve anlamsızlaştırmaya çalışmaktadır.
Süreç
açısından dün yayınlanan metin tamamen keenlemyekün (yok hükmündedir).
Ayrıca
Öcalan’ın BDP’ye sunduğu taslak metin ise, devlet tarafından kabul edilmiş
falan da değildir.
Hatta
Öcalan bile bunun bir dayatma metni olmadığını söyleyerek Kandil ve BDP’nin
görüşünü beklediğini vurguluyor.
Hal
böyle iken BAŞKA BİR MUHTEVANIN ÇÖZÜM MUTABAKATI GİBİ SUNULMASI SON DERECE
YANLIŞTIR, AÇIK BİR SABOTAJDIR.
***
Bu
durumu, Öcalan’ın mesajının çok düşük olduğunu düşünen BDP’lilerin çıtayı daha
yüksek göstermek için bir hamlesi olarak yorumlamak da elbette mümkündür. Ama
haberin muhtevasındaki konular, daha öncelikli olarak sabotaj maksadı
taşındığını gösteriyor.
Aslına
bakarsanız, BDP ve Kandil’in bu sürece hararetle destek vermediği ve makul bir
muhtevada anlaşılmasından rahatsızlık duyduğu izlenimi giderek güçleniyor.
Bunun
emareleri BDP ve Kandil’in söylemlerinde kendisini göstermeye başladı.
Görüşmenin hemen ardından Pervin Buldan’ın yaptığı açıklamadaki ‘Devletin
elinde tutsaklar var’ vurgusu açık bir tahrikti.
Öcalan’ın
kaçırılan askerler ve görevlilerin bırakılmasına yönelik bir tavsiyede
bulunduğu ve bunun üzerinden kamuoyunda olumlu bir hava estirmek istediği
anlaşılıyordu. BDP temsilcisinin açıklaması bu olumlu havayı tamamen tersine
çevirmiştir.
Bunun
üzerine Duran Kalkan bir açıklama yaparak kaçırılanların karşılıksız
bırakılmayacağını, devletin adım atması halinde bunun gündeme geleceğini
söylemiş, Öcalan’ın çağrısı yine boşa düşürülmüştür.
Dün
Milliyet’te yayınlanan haber ise bunun üçüncü halkası olmuştur.
Daha
önce de söylediğim gibi, Kandil böyle bir zamanda çözüme ulaşılmasını peşinde
koştuğu hayallere aykırı görüyor.
2014’ten
itibaren yaşanacak üç seçimin silahların gölgesinde geçmesini isteyen ve
Suriye’de bir oldu bitti yapmaya çalışan PKK, makul bir zeminde sorunun
aşılmasından rahatsızlık duyuyor.
Kamuoyunun
basında çıkan haberlere aldanmadan çözüm iradesini koruması büyük önem taşıyor.
Terör
belasından kurtulmak gibi milli bir meselede basının daha duyarlı olması, bu
tür sabotajlara alet olmaması gerekir. Bu, haberciliği aşan, psikolojik
harekata alet olunan vahim bir durumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder