Fehmi Koru 05/03/2013 Star
Yayımladığı ‘İmralı tutanağı’ sebebiyle Başbakan
Tayyip Erdoğan’ın Milliyet’i kınaması size şaşırtıcı geliyor mu? Bana gelmiyor.
Bugüne kadar hiçbir hükümet, hiçbir siyasi kadro, “kendileri tarafından servis edilmemiş ise” ‘gizli’ kalmasını beklediği bilgi ve belgelerin ifşa edilmesini hoş
karşılamaz.
‘Hiçbir’
kesinliği içerisinde yalnızca bizim hükümetlerle siyasi kadrolar bulunmuyor;
ABD’den Rusya’ya ve Çin’e
uzanan bir coğrafyada yer alan ülkelerde de durum bizden farklı değildir.
Bu sebeple Başbakan
Erdoğan’ın tutanağın yayınlanmasına kızması bir istisna teşkil etmiyor.
Medya/basın tarihi,
siyasilerin kızmasına rağmen yayınlanmış bilgi ve belgelerin de tarihidir.
Siyasiler ‘gizli’ kalmasını
istedikleri bilgiler ve belgeleri kilit altında tutarken gazeteciler de
‘gizliliği’ zorlamaya ve saklanmak istenen bilgi ve belgeleri elde etmeye
çalışırlar. Bunun için hemen her ülkede, üzerine ‘gizli’ damgası vurulmuş belgeleri yayınlayanlar için ağır cezalar
öngören yasalar vardır.
Ağır ceza korkusu da yetersiz
kalır; yayınında kamu yararı görülen bilgi ve belge elde edildiğinde medya, ya
yasanın etrafından dolaşmanın yollarını arar ya da cezayı göze alır...
‘İmralı tutanağı’ üzerinde ‘gizli’ damgası
bulunan bir devlet belgesi değil; bu sebeple de yayınının cezai bir sonuç
doğurması beklenemez.
Hassasiyet ne olacak peki?
Tutanağın yayımlanmasının içinden geçilen süreci zedeleme ihtimali?
Toplumu yanlış yöne sevk
etmeye yaraması? Belgenin elde edildiği kaynağın ‘kötü niyeti’ne âlet olunması?
Gazeteler ve televizyon
yöneticileri ellerine geçen bilgi ve belgeleri yayımlarken bu tür soruları kendilerine
mutlaka sorarlar; sayıları az olsa da öz-sorgulama yapıp “Yayımlamayalım” sonucuna varanlar da çıkar.
‘Tutanak’
atfedildiği kadar önemliyse, taraflardan beklenen, kimsenin eline geçmemesi
için ekstra tedbirlerin alınmasıdır...
John F. Kennedy’nin Küba’ya ‘Domuzlar Körfezi’ çıkarması yapacağını
Washington Post (WP) biliyordu; haberi ‘milli çıkar’ gözeterek yayımlamadı.
Çıkarmanın fiyaskoyla sonuçlanması üzerine, Kennedy’nin, yakın dostu olan WP
yönetmeni Ben Bradlee’ye, “Keşke
yayımlasaydınız” demesi kayıtlara geçmiştir.
Wikileaks denilen ABD
dışişleri bakanlığına ait aralarında çok sayıda ‘gizli’ damgalıların da bulunduğu binlerce belgenin yayını pek
masum bir ‘operasyon’ değildi
herhalde; ama kötü mü oldu belgelerin yayını?
Olmadı.
İmralı’daki görüşmelerin
veya daha önce Oslo müzakere metinlerinin yayımı da sonuçta kötü olmadı.
‘Ergenekon’
ve ‘Balyoz’ gibi Silivri davalarına
temel teşkil eden pek çok belge Taraf gazetesinde yayımlandı. Ora. Özden
Örnek’in gün-be-gün tuttuğu notları Nokta dergisi sayesinde öğrendi kamuoyumuz.
Askerin ‘andıç’ diye bir uygulaması
olduğu ve toplumun medya aracılığıyla yönlendirilmek istendiği, üstelik
üzerlerinde ‘gizli’ damgası bulunan belgelerin Yeni Şafak gazetesince fâş
edilmesiyle
ortaya çıkmıştı.
O yayınlara da itirazlar
olduğunu herhalde hatırlıyorsunuz...
Ne yapılırsa yapılsın, ‘kozmik odalar’da kırk kilit altında
tutulsa bile, gerçekleri uzun süre saklamak hayli zor. Gizlenebileceğini
sananlar üzülseler de, kızsalar da durum bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder