BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin grup toplantısında konuştu. Demirtaş konuşmasında İmralı süreciyle ilgili önemli açıklamalar yaptı.
Hürriyet
İşte Demirtaş’ın konuşmasından satır başları:
2013 yılının ilk grup toplantısı vesilesiyle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 2013 yılının barış özgürlük ve huzur yılı olmasını temenni ediyorum. Umarım ve dilerim ki 2013 yılı pek çok açıdan yeni başlangıç olur. Yaşanmış onca acı trajedi ve kayıplar son bulur.
Yine geçen hafta içerisinde kaybettiğimiz barış insanı Şerafettin Elçi’ye bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Sayın Elçi’nin bir ömür boyu yürüttüğü barış mücadelesi sonuçlanmadan, kendisi buna tanıklık etmeden aramızdan ayrıldı. Onun yarattığı değerler bizim açımızdan değerli bir mirastır. 2013 yılında çözümü gerçekleştirmek onların anısına bağlılığın en büyük gerekçesi olacaktır.
Maalesef 2013 yılına Zonguldak’ta bir kömür ocağında iş cinayeti haberiyle başladık. İş cinayetinde maalesef 8 işçi emekçi kardeşimiz yaşamını yitirmiştir. Son üç yılda sadece bu sektörde 300’den fazla işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti.
Taşeron firmaların, taşeron işçileri olarak bir simit parasına çalıştırılan çoğu güvencesiz bütün bu emekçilerin Türkiye toplumunun yüz akıdır. Ancak hiçbir iktidar döneminde hak ettikleri değeri görmediler. Maden ocaklarında, tersanelerde, inşaatlarda yitip giden binlerce can gibi maalesef 8 kardeşimiz hayatını kaybetti. Her birine Allah’tan rahmet diliyorum.
Taşeron firmaların, taşeron işçileri olarak bir simit parasına çalıştırılan çoğu güvencesiz bütün bu emekçilerin Türkiye toplumunun yüz akıdır. Ancak hiçbir iktidar döneminde hak ettikleri değeri görmediler. Maden ocaklarında, tersanelerde, inşaatlarda yitip giden binlerce can gibi maalesef 8 kardeşimiz hayatını kaybetti. Her birine Allah’tan rahmet diliyorum.
METİN GÖKTEPE’Yİ ANDI
Bugün aynı zamanda Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe’nin işkenceyle katledilişinin yıl dönümü. Sıradan bir cinayetten söz etmiyorum, devrimcilerin cenazesinde çok açık bir şekilde güvenlik güçleri tarafından katledilen özgür basının çok değerli emekçisinden söz ediyoruz. Karakolda meydana gelmiş bir işkenceden söz etmiyorum. Pervasızca işlenen bir cinayetten söz ediyoruz. Aradan geçen 17 yıla rağmen ne Türkiye’de bir değişiklik ne de güvenlik güçlerinin hükümetin emriyle gerçekleştirdiği orantısız güç ve cinayetlerde değişiklik olmuştur. Buradan bütün basın şehitlerini Metin Göktepe şahsında rahmetle anıyorum. Medya ambargosunun, tekellerinin, hükümet politikalarının medya üzerinde kırılabildiği basın emekçilerine teşekkürlerimi minnetlerimizi ifade etmek istiyorum.
İMRALI SÜRECİ
Bugünkü grup toplantımızda müsaadenizle yoğun şekilde tartışılan, İmralı süreci diye tabir ettiğimiz yaklaşımları sizlerle paylaşmak istiyoruz. Elbette 30 yıldır kan ve gözyaşıyla devam eden ama 100 yıllık bir geçmişe sahip tarihi bir sorunu konuşuyoruz.
İmralı süreci olarak tartışacağımız konu bugün çıkmış yarın da sona erecek bir sorun değildir. Ancak herkesin serinkanlı şekilde tartışması, varsa eksiklikleri eleştirmesi, kansız silahsız bir çözümü onurlu bir barışı nasıl gerçekleştireceğimizi herkesin tartışması lazım. Bizim de özü itibariyle yaklaşımımız budur.
Uzun yıllardan bu yana Kürt ve demokrasi sorunlarının tek kalıcı çözüm yolunun müzakere olduğunu söyleyedurduk. Bugün hükümetin böylesi bir bakış açısıyla yaklaştığına inanırsak biz olsak olsak memnun oluruz.
Her şeyden önce İmralı’da bir heyetin resmi bir heyetin Sayın Öcalan ile görüşmesi bizler açısından önemlidir. Bunun aleniyet kazanmış olması bunun önemini değerini artırır. Çünkü bu sıradan bir gelişme değildir, aslında çok gecikmiş bir gelişmedir. Ama 14 yıl aradan sonra İmralı’da aleniyet kazanılarak, kısmen şeffaf olarak bu sürecin girişiminin başlanmış olması, bütün tahlillerin dışında önemlidir.
“GÖRÜŞÜLMESİNİ DEĞERLİ BULUYORUZ”
Bu süreci önemsiyoruz. 14 yıldır bir adada tutulan bir halk önderinin isminin önüne ‘sayın’ konuldu diye binlerce kişi hapse atıldı. Posteri taşındı diye çocuklar gençler coplandı. Fakat bir halk bıkması yılmadı inat etti ısrar etti. Doğru olduğuna inandığı için, barışın İmralı’dan geçtiği için bundan geri adım atmadı. Terörist başı dediler, bebek katili dediler olmadık sıfatlar yakıştırdılar. Ama bir resmi heyet İmralı’ya gidip kendisiyle görüşmeye başladı. Bunu biz değerli buluyoruz, doğru bir adımdır.
Kim ne derse desin, nasıl değerlendirirse değerlendirsin. Her türlü milliyetçi ırkçı hezeyanlarla saldırmaya çalışabilirler. Bu çok önemliydi, bu aşamanın sağ salim geçilmiş olması, kamuoyunun bundan mutluluk duyuyor olması hükümetin ne kadar geç kaldığının da göstergesi.
Yine ikinci önemli bir gelişme, iki milletvekilimizin 14 yıl sonra ilk defa siyasetçi kimlikle adaya gidilmesine destek olunmuş olmasıdır. Çünkü siyasi bir konu ancak siyasetçilerin devreye girmesiyle çözüm aşamasına getirilebilir. Bütün bu süreçlerde emeği geçen herkese, bütün halkımıza, bu bedeli ödeyen bütün dostlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Yine ikinci önemli bir gelişme, iki milletvekilimizin 14 yıl sonra ilk defa siyasetçi kimlikle adaya gidilmesine destek olunmuş olmasıdır. Çünkü siyasi bir konu ancak siyasetçilerin devreye girmesiyle çözüm aşamasına getirilebilir. Bütün bu süreçlerde emeği geçen herkese, bütün halkımıza, bu bedeli ödeyen bütün dostlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.
Bugün bazı konuların özellikle basında çokça tartışılan konuların netleşmesi açısından görüşlerimizi paylaşacağız. Medyada köşe yazarları, çıkan haberler kendi anladıkları yazıyorlar, tartışıyorlar. Saygı duyuyoruz. Tamamının doğru olduğunun kabul etmek imkansız. Bu tartışmalar güç destek verecektir. Ama olmayanı olmuş gibi göstermek, kafa karışıklığına yol açacaktır.
“AKP-BDP ORTAK ÇALIŞMASI SÖZ KONUSU DEĞİL”
Bir defa başlayan sürecin, bir AKP-BDP ortaklaşması olmadığının net şekilde tespit etmek lazım. Bizim hükümetle öncesinden oturup tartıştığımız süreç söz konusu değildir. Bu AKP’nin hükümetin İmralı’da sayın Öcalan ile başlattığı süreçtir. Partimiz, iki arkadaşımızın İmralı’ya gidişiyle birlikte süreçten doğrudan haberdar olmuştur. Bir AKP-BDP ortak çalışması söz konusu değildir.
İmralı’daki görüşmede tarafımıza iletilmiş bir yol haritası, takvimlendirilmiş bir yol haritası yoktur. Böylesi bir yaklaşım belki de herkes olmasını istediği şekilde ifade ediyor deyip geçmek lazım. Bu aşamada kamuoyuna, hükümete, KCK’ya bizim aracılığımızla iletilmiş bir çözüm önerisi, takvim yoktur.
Ama gördüğümüz şudur, görüşmeyi yapan heyette de sayın Öcalan’da da kararlı bir çözüm iradesi vardır. İfade edilen de dışarıya verilen mesaj da şudur.
“MÜZAKERE SÖZ KONUSU DEĞİL”
Bütün bu tespitler ışığında şunu söyleyebiliriz, şu aşamada başlatılmış bir müzakere söz konusu değildir. Bunun arayışından söz edilebilir. Ama müzakere başladığına dair bize ulaşmış bir bilgi yoktur.
“KCK SÜRECE DAHİL EDİLMELİ”
Yine görebildiğimiz kadarıyla, müzakere aşamasına geçilmesi, hükümetin bundan sonraki tavırlarına pratiklerine bağlıdır. Çünkü taraflardan biri üzerine düşeni yapmıştır. Bu konudaki iradesini ortaya koymuştur. Hükümet müzakereyi başlatmak istiyorsa, her şeyden önce KCK’nın sürece dahil edilmesi gerekecektir. Bunlar tamamlanır, hükümette bunun adına müzakere der, biz artık müzakere aşamasına geçilmiştir diyeceğiz.
Hükümet kanadından yapılan açıklamalar, kullanılan söylemler, ele alış biçimi tartışma biçimi, pratik sahada yaptıkları bir arada değerlendirdiğimizde, ya niyetini ya ciddiyetini ya da bu işi becerip beceremeyeceğini sorgulamamız lazım. Büyük bir ciddiyet farkı vardır. Güvensizlik yaratıyor. 100 yıllık bir sorunu çözme konusunda hükümet ciddiyse diline üslubuna herkesin sirayet etmesi lazım.
“YENDİYSENİZ NEYİ MÜZAKERE EDİYORSUNUZ”
Hele hele askeri operasyonlar, tutuklamalar devam edecekse, bunun adına da entegre proje denilerek bu süreç sürecekse kimse birbirini yormasın. Silahsız kansız olsun acısız olsun, ama kimse hükümetin ciddi politikası vardır demesin. Öyle yendik, bitirdik, ezdik, şimdi sıra teslim almaya geldik yaklaşımını kimseye anlatamazsınız. Zaten İmralı’ya giden heyetiniz de böyle denmediğini biliyor. Yendiyseniz neyi müzakere ediyorsunuz? Yenme ve yenilme üzerine kurduğunuz diyalog süreci sakıncalı olacaktır.
“MÜZAKERE SÖZ KONUSU DEĞİL”
Bütün bu tespitler ışığında şunu söyleyebiliriz, şu aşamada başlatılmış bir müzakere söz konusu değildir. Bunun arayışından söz edilebilir. Ama müzakere başladığına dair bize ulaşmış bir bilgi yoktur.
“KCK SÜRECE DAHİL EDİLMELİ”
Yine görebildiğimiz kadarıyla, müzakere aşamasına geçilmesi, hükümetin bundan sonraki tavırlarına pratiklerine bağlıdır. Çünkü taraflardan biri üzerine düşeni yapmıştır. Bu konudaki iradesini ortaya koymuştur. Hükümet müzakereyi başlatmak istiyorsa, her şeyden önce KCK’nın sürece dahil edilmesi gerekecektir. Bunlar tamamlanır, hükümette bunun adına müzakere der, biz artık müzakere aşamasına geçilmiştir diyeceğiz.
Hükümet kanadından yapılan açıklamalar, kullanılan söylemler, ele alış biçimi tartışma biçimi, pratik sahada yaptıkları bir arada değerlendirdiğimizde, ya niyetini ya ciddiyetini ya da bu işi becerip beceremeyeceğini sorgulamamız lazım. Büyük bir ciddiyet farkı vardır. Güvensizlik yaratıyor. 100 yıllık bir sorunu çözme konusunda hükümet ciddiyse diline üslubuna herkesin sirayet etmesi lazım.
“YENDİYSENİZ NEYİ MÜZAKERE EDİYORSUNUZ”
Hele hele askeri operasyonlar, tutuklamalar devam edecekse, bunun adına da entegre proje denilerek bu süreç sürecekse kimse birbirini yormasın. Silahsız kansız olsun acısız olsun, ama kimse hükümetin ciddi politikası vardır demesin. Öyle yendik, bitirdik, ezdik, şimdi sıra teslim almaya geldik yaklaşımını kimseye anlatamazsınız. Zaten İmralı’ya giden heyetiniz de böyle denmediğini biliyor. Yendiyseniz neyi müzakere ediyorsunuz? Yenme ve yenilme üzerine kurduğunuz diyalog süreci sakıncalı olacaktır.
BAŞBAKAN’IN DANIŞMANI AKDOĞAN’A ELEŞTİRİ
Muhataplar arasında ayrım yapma, birbirine düşürme girişimi. Bu çok ucuz bir yaklaşımdır. Hep söylüyoruz 100 yıllık bir sorundan söz ediyoruz. Çıkmış bilmem kim kime racon kesti diyor. Sen siyasi danışman mısın minibüs muavini misin belli değil. Bu sorun ciddi zihniyetlerle çözülür. Yaklaşımınız bu mudur? Bunların hepsi işte hükümetin niyeti ve yaklaşımıyla ilgili tedirginlik yaratıyor. Zaten tanıdığımız bildiğimiz AKP. Sizi tanımıyor ve bilmiyor değiliz, kendinizi her gün hatırlatmanıza gerek yok biz sizi çok iyi tanıyoruz.
ŞEHİT AİLELERİNE SESLENDİ
Ben buradan bütün şehit ailelerine annelerine babalarına sesleniyorum. Bu savaşın en acı faturasını siz ödediniz. Bütün bu olup bitenlerden payınıza düşen en acı kısım oldu. Bunu her zaman hissettik, paylaştık. Bütün bu ailelere Allah’tan sabır diliyorum. Bunu yaşayan bilir herhalde, evlat acısı dünyada en ağır acıymış. Yaşayanlar bilir, Allah başka hiç kimseye göstermesin.
Sizin çocuklarınızın, yani bizim kardeşlerimizin bu süreçte yitip gitmelerinden her gün her an acı duyduk, bunu yürekten paylaştık. Şimdi geldiğimiz bu noktada sizlerin sunacağı destek, bütün bu desteklerin en kıymetlisi olacaktır. Bu acıyı yüreğinde yaşamasına rağmen, başka analar ve babalar bu acıyı yaşamasın diye elini taşın altına koyacak her aile, her şehit annesi ve babası kutsal bir iş yapmış olacak.
Kim ne derse desin, sizin böylesine onurlu ve erdemli bir duruşunuz bütün bu kapıların tek başına açılmasına yeterlidir. Ben bu annelerin ve babaların ellerinden öperek şunu söylüyorum. Bu süreç kaybettiğimiz bütün değerler adına hepimiz açısından bir fırsat olabilir. Sizin sunacağınız destek, bu kardeşlerimizin mezarlarında rahat uyumalarına vesile olabilir. Onurlu bir barış gelirse bunu sağlamamız mümkün olabilir.
Sizler bu sürecin takipçisi olmalısınız, kalıcı bir çözüm için baskı unsuru olmalıdır. En çok barışı siz hak ediyorsunuz. O barışı o ailelere armağan etmekte 30 yıllık savaş sürecinde yakınlarını kaybetmiş ailelere armağan etmekte boynumuzun borcudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder