Erdoğan: Yassıada ve 12 Eylül'deki idam kararlarını da mahkeme vermişti!
T24
14/01/2013
Erdoğan:
Eğer muhalefet anayasa değişikliğini beraber yapalım derse, biz
HSYK yasa teklifini donduruz
Başbakan Tayyip
Erdoğan, partisinin
grup toplantısında yaptığı konuşmada 17 Aralık'ta
başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna ilişkin, "Biz
diyorduk ki, dünyaya yönelik muasır medeniyetler seviyesine nasıl
çıkaracağız buna yoğunlaşalım. Bütün enerjimizi buraya
verelim, ama maalesef içerde de ister istemez buraya enerji harcamak
durumunda kaldık. Biz bunları meydana çıkarmak durumundayız.
Olayın aslı şu. Acırsanız acınacak hale gelirsiniz" dedi.
Erdoğan
yaptığı konuşmada hazırlanan HSYK teklifi ile ilgili de,
"Biliyorsunuz yeni anayasayla ilgili çalışmada HSYK’da bir
yere kadar gelinebilmişti. Eğer muhalefet anayasa değişikliğini
beraber yapalım derse, biz yasa teklifini donduruz. Gerekirse genel
kuruluna indirmeyiz" ifadesini kullandı. Erdoğan, darbe
dönemlerinde yargının rolünü vurgulayarak "Yassıada
kararlarını da bir mahkeme vermiştir. 12 Eylül’de gençlerin
yaşını büyütüp idam eden mahkeme vardı. 367 kararını veren
de mahkemeydi. AK Partiye kapatma davası açanda bir cumhuriyet
başsavcısıydı" dedi.
Erdoğan'ın
konuşmasından satırbaşları şöyle:
3
Aralık tarihinden bugüne kadar sizlerle bir araya gelemedik. Bu bir
buçuk aylık süreç içinde
En
ahlaksız darbe girişimine tevessül edildi. 17 Aralık Türkiye’nin
demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. 17
aralık komplosu, hazırlama şekli, uygulama aşaması diğer tüm
darbe girişimlerini geride bırakmış, millete devlete yönelik
ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir.
17
Aralık sabahı belli merkezlere baskınlar yapılıyor, gözaltına
alınıyor. Bilgilendirme gereken sorumlular bilgilendirilmiyor.
Yargı ve emniyet içindeki bir örgüt, tamamen gizli olarak
yürüttükleri soruşturmaları, seçimlere 3,5 ay kala, manidar bir
zamanda düğmeye basıyorlar. Geçmişi üç yıla kadar uzanıyor.
Aklınız neredeydi? Bunu sormazlar mı? Demek ki burada niyet apaçık
ortada.
İhanet
projenin paydaşları da derhal harekete geçiyor. Malum medya,
kendilerine servis edilen, gizlilik kaydı olan bu fotoğraf ve
görüntüleri yayınlamaya başlıyor. Muhalefet, hükümete yönelik
saldırılara başlıyorlar. Belli sermaye çevreleri harekete
geçiyorlar. İçerde ve dışarda belli odaklar derhal harekete
geçiyorlar. Şantaj çeteleri acayip çalışıyor. Dikkatinizi
çekiyorum. Akşam olduğunda adeta soruşturma sorgu tamamlanıyor
ve zanlıların tamamı, onlarla birlikte bakanlarımız, hükümetimiz
suçlu ilan ediliyor.
Düşünebiliyor
musunuz, 25 çuval gelecek, bu çuvallar mühürlü, açılmadan
anında adım atılacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu işin nasıl
yürüdüğü, nasıl yürütüldüğü çok açık net ortada. Sabah
operasyon yapılıyor, 12 saat sonra infaz tamamlanıyor.
Zanlıların
tamamı yakınlarıyla birlikte adeta linç ediliyor. Olaylar iki
tane ayrı mahkemede yürütülüyor.
'Çok ağır bir linç hareketi'
Tam
bir algı operasyonu. Hem içerden hem dışardan çok ağır bir
linç hareketi. Her şey hazırlanmış. kimin nerede duracağı,
hangi vazifeyi yerine getireceği tek tek belirlenmiş. Sosyal
medyada operasyon başlatılmış. Medyada görevler verilmiş. Belli
sermaye çevrelerine mesajlar gitmiş. Uluslararası kuruluşlara
yalan yanlış bilgiler aktarılmış. Ekonomiyi etkilemek üzere,
piyasalara kötümserlik pompalanmış. Maşa olarak kullanılan
örgüt tüm taraftarlarını harekete geçirmiş. Bir anda
itibarsızlaştırma girişimleri başlamış. İftira yalan tehdit
korkutma sindirme şantaj, her ne varsa devreye
alınmış.
'Yıllardır hazırlığı yapılan senaryo'
Yolsuzluk
süsü verilerek bir
anda Türkiye’de büyük bir belirsizlik oluşturmak için ne
gerekiyorsa hepsi harekete geçirilmiş. Yıllardır hazırlığı
yapılan senaryo seçime 3,5 ay kala devreye sokulmuş.
Burada
gelişmeleri son derece soğukkanlılıkla takip ettiğimizi
söyleyebilirim. Bu bizim için ilk değildi. Daha önce de yaptılar.
Eğer biz telaşa kapılmış olsaydık onlara hizmet etmiş olurduk.
Tedbirlerimizi aldık.
Ben
bu kürsüden defalarca bu tür senaryolara dikkatlerinizi çektim.
Muhalefetin umutsuz olduğunu, siyaset dışı odakların umutsuz
olduğunu, bu çevrelerin çirkin eylemlerin içine gireceğini
defalarca hatırlattım.
Sandıkta
Ak Parti ile rekabet edemeyeceklerin anladıkları çok çirkin
yollara tevessül edeceğini ifade ettim. 17 Aralık bu çirkin
tezgâhın tezahür ettiği tarih oldu.
'Millet tuzağı gördü'
Bu
tezgahı yapanlar birkaç yerde yanlış yaptılar. Birincisi
milletin seçilmiş hükümete yönelik muhabbetini hesaba
katamadılar. Kamuoyu algısını esaret almaya yönelik yoğun
operasyonlara rağmen, aziz milletimiz tuzağı gördü. Bu tuzağa
karşı tavrını çok net olarak ortaya koydu.
17
Aralık sonrasında, Samsun, Ünye, Ordu, Görele, Giresun, Trabzon,
Sakarya, Manisa ve ilçelerinde, İzmir’de, Ankara ve İstanbul’da
halkımızın normalin üzerinde çok çok farklı bir heyecanla
desteğine şahit olduk.
Yapılanın
bir komplo darbe girişimi olduğunu gördüler ve Allah onlardan
razı olsun hepsi de yüreklerini ortaya koydular.
Yolsuzluk
iftirasıyla hükümeti yıpratalım derken, bazı hesaplarını da
görmek istiyorlardı. Bir taşla acaba kuş katliamı yapabilir
miyiz diyorlardı. Türkiye üzerine kimin ne hesabı varsa, bu
operasyonun içine dahil ederek arzularını yerine getirmeye
çalıştılar.
'Mavi Marmara'nın intikamını alalım dediler'
Türkiye’nin
ekonomisini de alt üst edelim dediler. Faizleri yükseltip kazanalım
dediler. Enerji politikalarını sarsalım dediler. İstikrarlı
büyüyüşü engelleyelim dediler. Mavi Marmara’nın,
İran’da Irak’ta ilkeli dış politikanın intikamını alalım
dediler.
Dünyada
artık sesi çok çıkan, itibarı her geçen gün artan Türkiye’nin
yükselişini durduralım dediler. Millî birlik ve kardeşlik
surecini bozalım, yeniden gençlerin ölmesini ve öldürmesini
sağlayalım dediler.
Bir
tek operasyon paketinin içine kirli niyeti koydular ve işte o tuzak
ayaklarına dolaştı.
Bize
dış mihrakları soruyorlar. Allah aşkına soruyorum, bu operasyon
eğer başarıya ulaşmış olsaydı, kazanan kim olacaktı? Bu
operasyondan Türkiye’nin aziz milletimizin kazanacağını iddia
edecek bir tek aklı selim sahibi bulabilir misiniz?
Faiz
silah savaş lobilerinin kazanacağı operasyonun yerli olabilme
ihtimali var mıdır? Bu operasyon milli olan ne varsa ona kast
etmiştir.
Milli
iradeye kast etmiştir. Halk banka kast etmiş, dolayısıyla milli
bankamıza kast etmiştir. Milli çıkarlarımıza kast etmiştir.
Kardeşlik sürecimize
MİT’e
kast etmiştir. Bu ülkenin milli istihbarat teşkilatı, Türkmen
kardeşlerimize yardım götürülürken Adana’dan bir savcı bunu
engellemek için elinden geleni yapıyor. Dünyanın hiçbir yerinde
bir yargı mensubunun, kendi ülkesinin istihbarat mensubuna hasmane
tutum olduğu görülemez.
Reyhanlı’daki
olaylar olduğu zaman, bu beyefendi Adana’da kalkıp Reyhanlı’ya
gitmemiştir. 7 gün senin aklın neredeydi? Niye gitmedin oraya?
Sormazlar mı? Ben buradan hatırlatıyorum. Hadi buyurun ilgili
olanlar bunu incelesinler.
Bir
ülkenin istihbaratının düşmanı harici düşmanlardır dahili
değil. Hasmane tutum kesinlikle milli olamaz. Bir savcı Adana’dan
kalkıp Hatay’a geliyorsa, o savcı yasaları çiğnemiştir.
Açıkça söylüyorum, kendi ülkesine değil ülkesinin
düşmanlarına maşalık etmiştir.
Neden
yapıyorlar bunu? Milli kurumları neden hedef alıyorlar. MİT’in
yasasına baktığınız zaman 26’ncı madde çok açık net
ortadadır.
Uluslararası
kirli odakların elinde oyuncak olmuş bir örgüt, adeta efsunladığı
mensupları kendi ülkeleri aleyhine gönderiyorlar. Siz kimsiniz ki
MİT’e karşı düşmanca tavra giriyorsunuz?
Bir
savcı çıkoıp sadece iddialar üzerinden demokrasiyi katletme,
ekonomiyi durdurma cüretinde bulunabiliyor. Bugün artık geçmişte
bazı yargılamalarında üzerinde çok büyük soru işaretlerinin
oluştuğu görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, tasarlanmış ve
ayarlanmış yargı mensuplarıyla insanların nasıl mahkum
edildiklerini belirgin şekilde görebiliyoruz.
Ben
yargının tümünü asla zan altına alamam. Bunun içinde yürütme
de var. 17 Aralık’tan bugüne kadar devletin kurumları içinde
nasıl bir çark kurulduğu, net olarak ortaya çıktı. Göreceksiniz
bundan çok daha fazlası ortaya çıkacak.
'Acırsanız acınacak hale gelirsiniz'
Biz
diyorduk ki, dünyaya yönelik muasır medeniyetler seviyesine nasıl
çıkaracağız buna yoğunlaşalım. Bütün enerjimizi buraya
verelim, ama maalesef içerde de ister istemez buraya enerji harcamak
durumunda kaldık. Biz bunları meydana çıkarmak durumundayız.
Olayın aslı şu. Acırsanız acınacak hale gelirsiniz.
Nasıl
bir takiyenin, kokuşmuşluğun hüküm sürdüğü ortaya çıkacak.
Malezya’da ifade ettim. Virüs vücuda girmiş, sinsi şekilde
yerleşmiş, çoğalmış, vücudu esir almak üzere harekete
geçiyor. Ancak bu bünye, kendisini sinsi virüslere teslim edecek
kadar zayıf bir bünye değildir.
HSYK teklifi
Tabi
şimdi tarihimizi inceliyoruz. Bunu gördük. Büyük Selçuklu
döneminde yaşadık. Gözü dönmüş bir gizli örgütün devleti
nasıl esir almaya çalıştığını, işbirliğine gittiğini
asırlar önce millet olarak yaşadık.
Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, bu sinsi virüslere asla geçit vermez ve
vermeyecektir. Burada şu noktanın altını kalın çizgilerle
çiziyorum.
Önümüzdeki
mesele kuvvetler ayrılığına, ya da yargı bağımsızlığına
ilişkin bir mesele değildir. Mesele yargının bir örgüt
tarafından teslim alınarak, tarafsızlığını yitirme
meselesidir.
Burada
kuvvetler ayrılığı noktasında hiçbir partinin zaten endişesi
yok. Endişe şurada. Yasama yürütme, yargı yürütmeye, ne
derseniz deyin müdahale etmesi kesinlikle olmaz, olamaz.
Eğer
bunu yaparsak işte orada sıkıntı var. Bağımsızlık derken bu
bağımsızlık gücünü eğer diğer erklere müdahale için fırsat
olarak değerlendirirse işte bu sıkıntıdır. Geçenlerde
İstanbul’da da söyledim. Bizim hesap vereceğimiz merci var.
yasama organı millete hesap verir.
Ama
yargının hesap vereceği merci neresi? Allah’tan başka hesap
vereceği merci yok. Şu andaki yapı bu. Peki gelişmiş ülkeler
aynen bizdeki gibi mi? Hayır değil. oralarda bakıyorsunuz ki,
seçilmişlerin bu noktada, belirlerken ciddi bir yetkilerinin
olduğunu görüyorsunuz. AB’den bize bazı sesler geliyor.
Ben
AB yetkililerine şunu hatırlatmak istiyorum. Lütfen AB üyesi
ülkelerin, HSYK denen kurumla ilgili netleşmiş bir uygulaması var
mı yok mu? Üyelerini nasıl seçer. Aynı şekilde değil. hepsinde
farklı uygulama vardır. Bunlarda da seçilmişlerin bunların
atanmasında ciddi bir ağırlığın olduğunu görürsünüz.
Ben
burada yargının tarafsızlığını sağladığı için önemlidir.
Onun için yargının bağımsızlığına çok önem verdik.
Yargının bir kısmı tarafsızlığını yitirmişse, siyasi
mücadelenin tarafı olmuşsa, özellikle de vicdanı bir kenara
bırakmış, adına karar verdiği milleti bir kenara bırakmış,
bir örgüt adına faaliyet gösteren hale gelmişse, konuşacağımız
mesele yargının bağımsızlığı meselesidir.
'Amacımız hem bağımsızlığını güçlendirmek hem de tarafsızlığını sağlamak'
Yassıada
kararlarını da bir mahkeme vermiştir. 12 Eylül’de gençlerin
yaşını büyütüp idam eden mahkeme vardı. 367 kararını veren
de mahkemeydi. AK Partiye kapatma davası açanda bir cumhuriyet
başsavcısıydı. Amacımız hem bağımsızlığını güçlendirmek
hem de tarafsızlığını sağlamaktı.
Yargıyı
etkilerden baskılardan kurtarıp, milletin yargısı haline
getirmeyi hedefledik. Hatırlayın yargı beli ideolojilerin, altına
giriyor, tarafsızlığını yitiriyordu. Anayasa değişikliğine
giderken, HSYK’yı yargıda bağımsızlığı ve tarafsızlığı
tesis edecek bu anlamda bir gelişimi bir değişimi yeniden
tasarladık.
Kurumun
belli örgütlerden harici etkilerden kurtulup, demokratik çok
renkli ve sesli şekilde yeniden yapılanmasını hedefledik. HSYK’ya
ilişkin kanunlarda değişiklik yaparak, yargı bağımsızlığını
temin edeceğiz. Yapacağımız değişiklik anayasaya hiçbir
aykırılık teşkil etmiyor.
Şimdi
ben burada, şunu açıklayabilirim. Dün cumhurbaşkanımızla da
görüştük. Diğer genel başkanlar da görüştüler.
Ben
açık net söylüyorum. Eğer muhalefet, ki adalet bakanıma
başkanvekili arkadaşlarıma, hemen dedim ziyaret edin. Randevuları
aldılar.
'Muhalefet 'tamam' derse dondururuz'
Eğer
muhalefet biliyorsunuz yeni anayasayla ilgili çalışmada HSYK’da
bir yere kadar gelinebilmişti. Eğer muhalefet anayasa değişikliğini
beraber yapalım derse, biz yasa teklifini donduruz. Gerekirse genel
kuruluna indirmeyiz.
Fakat
burada bugünkü görüşmeler belirleyicidir. Hele hele bunu iktidar
muhalefet dayanışması içinde yapabilirsek, ülkemiz için kazanım
olacaktır. Hatta burada açık net teklif ediyorum. parlamento
içinde grupların kendi gücüne göre, aynen RTÜK’te olduğu
gibi HSYK içerisinde onlar da temsil edilme imkanını
bulacaklardır. Biz bu teklife de varız. Böyle bir adımı
atabiliriz. Hatta hatta hakimler kurumunu ayrı savcılar kurumunu
ayrı olarak da planlayabiliriz. Yani birkaç maddelik bir anayasa
değişikliğini süratle geçirmemiz halinde, biz şu andaki yasal
düzenleme çalışmasını dondurur, anayasa değişikliğiyle devam
ederiz.
Burada
iki önemli hususun altını özellikle çiziyorum. Yapılan
operasyon AK Parti hükümetine yönelik değil, Türkiye
Cumhuriyeti’nin milli çıkarlarına yapılmış bir operasyondur.
AK Partili olsun olmasın, oy versin vermesin, herkes şunu iyi
bilmelidir ki, esasen demokrasiyi seçimleri milli iradeyi hedef
almıştır.
Dün
başka hükümetlere yapılan çok daha ağır şekilde bizim
hükümetimize yönelmiştir. Bu durdurulmazsa, yarın gelecek
hükümetlere bu saldırılar yapılacaktır. Biz tarihi bir misyon
taşıyoruz. 11 yıl boyunca nasıl her saldırıyı ülkemiz ve
geleceğimiz adına bertaraf ettiysek, bugün de göğsümüzü siper
edeceğiz.
Biz
bu mücadeleyi kendimiz adına, partimiz adına değil en başta
Türkiye adına veriyoruz. 76 milyonun her bir ferdinin de oynanan
oyunu göreceğine, tehdidi görüp tek yürek halinde buna karşı
duracağına yürekten inanıyorum.
İkinci
önemli hususta şudur. Bu sürecin Türkiye’de inançlı kesimleri
mağdur etmesine asla izin vermeyiz ve vermeyeceğiz.
Örgütün
üst yönetimiyle, oradaki diğer vatandaşlarımızın
hassasiyetlerini birbirinden kesinlikle ayırıyoruz. Samimi
insanlar, samimi gayretlerle fedakarlıkta bulunurken, örgütün üst
yönetimindekiler çok başka amaçlarla bunları istismar ettikleri
anlaşılıyor.
Yıllarca
buralarda fedakarca hizmet etmiş kardeşlerimizden oynanan oyunu
görmelerini bekliyoruz. 17 Aralık darbe girişimi, bir çok sinsi
hedefin yanında çözüm sürecini de hedeflemiştir. Darbenin
mimarı olan örgüt, daha önce de MİT Müsteşarını tutuklayıp
devre dışı bırakma girişiminde bulunmuştur. Kim buna hayır
diyecek? Kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Biz buna sessiz
kalmış olsaydık, benim müsteşarım kim bilir nerede olacaktı?
Şu
anda çok farklı yöntemlerle sürecin sabote edilmeye çalışıldığını
görüyoruz. Bu aziz millet çözüm sürecine sabote etmeye asla
izin vermeyecektir.
Bir
yılı aşkın süredir Türkiye acılar yaşamıyor. Tam bir yıl
önce 15 Ocak’ta çözüm sürecinin başladığını ilan etmiştik
hatırlayın. 2013 yılının ilk baharını umutla idrak etmiş
baharın kalıcı olması dileğinde bulunmuştuk. Hamdolsun bir yıl
boyunca süreci hem muhafaza ettik hem de ilerlettik.
17
Aralık komplosu bu baharı kışa çevirmek için çirkin
girişimlerine devam edecektir. Bir yıl içinde nice badireyi
aştığımız gibi bu alçakça sabotajları da hep birlikte
aşacağız.
Tabi
burada şu noktayı özellikle ifade etmek istiyorum. Şurada 30
Mart’a iki buçuk ay bile kalmadı. Öyleyse çok yoğun bir
çalışmayla kapı kapı dolaşarak, gerek ana kadememiz, gerek
kadın kollarımız, gençlik teşkilatımız bütün yaptıklarımızı
halka anlatacağız. 30 Mart sandıkların AK Parti ile aydınlandığı
gün olacak. Hiç endişeniz olmasın, tarihte biz nice hainler
gördük. Nice ajanlara, casuslara, gayri milli saldırılara şahit
olduk. Bu aziz millet duasıyla gayretiyle sarsılmaz imanıyla,
kardeşlik dayanışmasıyla tüm o saldırıları aşmıştır.
Hani
Akif diyor ya “Allah'a dayan, sa'ye sarıl ,hikmete ram ol; yol
varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol”
Asla
umutsuz olmayacağız, asla ve asla moralsiz olmayacağız. Kurulan
tuzaklara aldanıp umudumuzu heyecanımızı coşkumuzu asla
yitirmeyeceğiz. Meydanlarda da kürsüde de defalarca ifade ettim.
Allah bize yeter, gerisi heves.
Pakistan
sokaklarında, eyalet başbakanıyla giderken, arabayı durdurduk
indik. Oradaki vatandaşların arasına karıştık. Baktık ki
ağlayanlar var, coşkulu olanlar var. bunu görünce bu hareket
yoluna dimdik devam edecek. Bizlere hayır duaları eden
kardeşlerimizi gördükçe bizim coşkumuz arttı. Biz enerjiyi
lobilerden belli bazı medya gruplarından almıyoruz. Farkımız bu.
Malezya caddelerinde bize hayır duası eden kardeşlerimizi gördük.
Gazze’de Kahire’de Şam’da daha nice dost ve kardeş ülkede
bizim için hayır dualarının yapıldığını duyduk. Umudunuzu
yitirmeyeceksiniz.
Aramızdan
bazıları ihanet etse de, emanete hıyanetlik etse de siz kalbinize
umutsuzluğun zehrini yaklaştırmayacaksınız.
Ey
genel müdür senin döneminde bu ülkede, bırakın hastane bulmak
ilaç bulamıyordu ilaç. Bunları yaşadık biz. Bu iktidar
yolsuzluğa bulaşmış olsaydı, biz son 10 senede 17 bin kilometre
yol yaptık ya. Sadece bu değil. bakıyorsunuz işte İstanbul
boğazının altından, 153 yıllık bir rüyayı gerçekleştirerek
Marmaray’ı inşa eden bu güç oldu. yolsuzlukların iktidarı
olsaydık bunlar yapılabilir miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder